POPÜLER YAZILAR
EN SON YAZILAR
EN SON HABERLER
CHECK UP RANDEVUSU AL

SAĞLIK REHBERİ

Meme dokusunda ortaya çıkan ve yayılma özelliği gösteren bir kanser türü olan meme kanseri, günümüzde 8 kadından birini hayatının bir bölümünde etkilemektedir. Meme kanserinde erken tanı; tedavi seçeneklerinin sayısı ve tedavide başarıya ulaşma ile hayatta kalma şansını artırması bakımından önemlidir. Meme kanseri, yayılmadan önce, erken evrelerde tespit edilirse, hastaların % 90’ından fazlası normal yaşamını sürdürmektedir.

Medstar Antalya Hastanesi Kanser Merkezi Başkanı ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Özdoğan, meme kanserinin erken evre yakalandığında tedavi edilebilir bir hastalık olduğunun altını çizerek, meme kanserinde tedavi seçenekleri hakkında bilgi verdi.

Kendi kendine meme kontrolü 20 yaşından sonra başlamalı

Meme kanserinde erken tanı için temelde önerilen birbirlerini tamamlayıcı üç yöntem vardır; kendi kendine yapılan meme muayeneleri, doktor tarafından yapılan meme kontrolleri ile mamografi ve meme ultrasonudur. Meme kanserinin erken tanısı için; 20 yaşından sonra her ay kendi kendine meme kontrolleri ve 40 yaşından sonra da yılda bir kez meme muayenesi ile mamografi önerilmektedir. Mamografi çekimlerine referans olması için 30’lu yaşlarda en az bir kez mamografi çektirilerek sonucun saklanması uygun olacaktır.

Meme görüntülemede Tomosentez teknolojisi

Kanserde erken tanıda yenilikçi teknolojinin doğru ve deneyimli doktorlar tarafından kullanılması, hastalara sunulması son derece önemlidir. Meme görüntülenmesinde iyi bir görüntü elde etmenin yanında hastaya konfor da ön planda olmalıdır. Bu amaçla memeyi sıkıştırmadan ve ağrıya yol açmadan 3 boyutlu görüntüleme, 1 mm’lik kesitlerle en ince ayrıntısına kadar inceleme şansı veren Tomosentez teknolojisi kullanılmaktadır. Meme görüntülenmesi ile birlikte gerektiğinde biyopsiler alınarak, hasta için en doğru ve bilimsel tanı yöntemi için karar alınıp uygulanmaktadır.

Cerrahide meme koruyucu yaklaşım

Meme cerrahisinde tümörün geride kalmayacak şekilde çıkarılması ve koltuk altına yayılım gösteren lenf bezlerinin eksiksiz alınması amaçlanır. Tümörün erken dönemde saptandığı vakalarda, meme koruyucu cerrahi ve koltuk altına yönelik bekçi lenf nodu örneklemesi yapılmaktadır. Meme cerrahı, ekiple birlikte her hasta ile cerrahi yöntemleri tartışmalı, hastanın yaşı, tıbbi ve psikososyal durumu, istek ve beklentileri de dikkate alınarak dengeli bir karara varılmalıdır. Meme kanserli hastalar cerrahi tedavi öncesinde onkoloji konseyinde değerlendirilmeli, hastanın tedavi kararı konseye katılan hekimlerin ortak görüşleri doğrultusunda hastanın yaşı, tıbbı ve psikososyal durumu, istek ve beklentileri dikkate alınmaktadır.

Meme kanserinde akıllı ilaçlarla kişiye özgü tedavi

Meme kanseri, 4 ana türde ve farklı tedavi stratejileri ile bireye ve bireyin tümöre özgü tedavisini gerektiren bir hastalıktır. 15 yıl öncesine kadar meme kanserli hastalar için klasik kemoterapi ilaçları ve hormon tedavi dışında başka bir seçenek yokken, günümüzde daha yeni ve daha etkin kemoterapi ilaçları, hedefe yönelik ve ağızdan hap şeklinde alınan akıllı ilaçlar ile yeni hormonal tedavi ilaçlarının birlikte kullanımının getirdiği sonuçlar oldukça başarılıdır. Artan tedavi seçenekleri sayesinde; cerrahi öncesi, cerrahi sonrası ve ileri evre hastalığın tedavilerinde son derece başarılı sonuçlar elde edilmektedir. Meme kanserinde de “Tek bir tedavi yöntemi tüm hastalara iyi gelir” modeli terk edilmiş, yerini “Bireye özgü tedavilere” bırakmıştır. Bu sayede hastalarda daha etkin tedaviler ile başarı şansı artmış, istenmeyen yan etkilerden uzaklaşılmıştır.

Hastaya yaşam kalitesi odaklı tedavi seçenekleri

Meme kanserinde hastaya yaşam kalitesi odaklı tedavi modeli planlamalıdır. Meme kanserli hastaların hemen çoğunda ameliyattan (koltuk altı lenf bezleri alınması) sonra omuz kısıtlılığı, bazen de lenf ödem ortaya çıkar. Doğru ve erken dönemde planlanan egzersiz ve rehabilitasyon programları ile hastalar bu sorunun ortaya çıkması önlenebilmektedir. Hastalar yaşam boyu süren takip programları ile kalıcı omuz kısıtlılıkları ve lenfödem ile karşılaşma ihtimalleri son derece azaltılabilmektedir. Hastaların neredeyse yüzde yetmişinde gözlenen cinsel ve psikolojik problemler uzman ellerce yönetilebilir ve hastalarda bu yönde gelişebilecek problemlerin hemen çoğunluğunun ortadan kaldırılabileceği unutulmamalıdır.